Sayfalar

19 Ocak 2010 Salı

The Saboteur

"Hayatınızda hiç open world bir İkinci Dünya Savaşı oyunu oynadınız mı?"

Spoiler alert: Oyun hakkında yeterli bilgi verebilmek amacıyla oyunun başlangıç senaryosundan biraz bahsetme ihtiyacı duydum, çok sorun olacağını sanmam fakat spoiler sorunu olan arkadaşlar varsa dikkatli olsun.


EA Games son zamanlarda çıkardığı oyunların büyükbir kısmıyla mükemmellikten çok orijinalliği yakalamayı çalıştığını bize net bir şekilde hissettiriyor. Amacı her ne kadar mükemmellik olmasa da yaptığı oyunlar aynı zamanda bir o kadar da mükemmele yakın. Peki "The Saboteur" ile başarıyı yakalayabilmiş mi? Açıkçası şu ana kadar oynadığım WWII (World War II, yani İkinci Dünya savaşı) oyunlarının haddi, hesabı yok. Ama Saboteur'u hiç biriyle kıyaslayamıyorum. Mesele oyunun sadecekategorisel farklılığı değil. Fakat WWII'da TPS bir Open-world oyun, yine de buna şaşırmamak elde değil.

1. Senaryo

Oyunun mantığını anlamak amacıyla biraz senaryoya değinelim. Oyun ilk başladığında sıkılmamamız ve oyunun aksiyon sistemi hakkında ufak bir bilgi edinmemiz için Fransa'daki gelecek Resistance (tabi daha yeni başlıyoruz oyuna, ortamda direniş diye bir şey yok) lider Luc ile tanışıyoruz. Luc bir barda elimizde eski bir arkadaşımızla çekilmiş fotoğrafımıza bakarken yanımıza oturuyor ve Almanlara karşı direnmekten bahsediyor. Daha sonra gidip bir yakıt üssünü havaya uçurup bara geri dönüyoruz. Oyunumuzun ana karakteri İrlandalı Sean Devlin uykuya dalıyor ve asıl senaryonun başladığı noktaya bir kaç bölümlüğüne flashback yapıyoruz. Daha sonra Senaryo Çözülmeye başlıyor. Sean Devlin aslında, vaktinde ülkesi ile sorunlar yaşamış hatta hapsedilmiş bir insandır. Hapisten kaçar, şanslıdır ki İtalyan yarışçı ve mekanik Vittore onu bulmuştur. Vittore yaşlanmıştır ve kendisinin yerine geçecek bir yarışçı olarak Sean Devlin'i yetiştirmeye başlar. Sean Fransız arkadaşı Jules ve arkadaşının kardeşi Veronique yarış için hazırlanmaktadır. Yarış da Avrupa çapında yarışçıların bir arata geldiği Grand Prix'tir. Yarıştan önce Bir barda takılan takım (sanmayın ki hepsi alkolik, başka takılacak yer yok) Profesyonel yarışçı Dierker ile karşılaşır(Henüz Almanya Fransa'ya saldırmamıştır). Bir kavga çıkar Sean ve Jules Almanları yumrumk mayağı yaparak dışarı çıkar, orada da ne görsünler? Sean'ın eski kız arkadaşı Skylar spor bir araba ile Sean ve arkadaşı Jules'u kurtarmaya gelmiş. Arabaya atlayıp hepsi otele kaçar. Ertesi gün Skylar ortadan kaybolur Sean da yarışa gider. Yarış başlar Sean Devlin birinci sıraya geldiği gibi Dierker tabancasıyla Sean'ın kullandığı arabanın tekerleklerini patlatır ve birinci Sıraya yerleşir. Sean yarışı kaybeder fakat Dierker hile kazandığı için ona çok kızgındır. Jules ile birlikte Dierker'ın arabasına bakım yaptığı yere giderler ve arabayı Uçurumdan aşağı sallarlar. Fakat Dierker'ın adamlarına yakalanırlar. Sean uyandığında kendini Jules ile birlikte bir işkence odasında bulur. Jules kör olmuştur, Dierker ise kafasına silah doğrultmuş hangi ingiliz istihbarat servisi için çalıştığını sormaktadır. Sean ağır bir dille İrlandalı olduğunu belirtir, buna sinirlenen Dierker ise Jules'u öldürür. Sean bir şekilde oradan kurtulur, fakat tam kaçtığı sırada Almanya Fransa'ya savaş açar, yolda Vittore ve Veronique de alıp Fransa'ya gider. Böylece harika bir hikayenin prologue'u sona erer.

2. Görevler

Oyunun görevleri gayet eğlenceli, senaryo görevlerini senaryoyu merak ettiğiniz için, diğer görevleri de yüksek contraband getirileri için keyifle oynuyorsunuz

a. Ana Senaryo Görevleri:

Altın renkteki harflerle gösterilir. Genellikle ana karakterlerden alınır. Bir takım yan görevlerin açılmasını sağlar. Senaryonun sonunu görmek için bu görevleri bitirmeniz yeterlidir.

b. Yan Görevler:
Oyunda ticaret amacıyla kullanılan Contraband'ımızı arttırmak için yaptığımız görevlerdir. Genellikle, şunu kurtar, bunu vur, bunu çal gibi basit emirlerden oluşurlar.
c. Yarış Görevleri:
Aslında bu görevler de yan görevlerin bir çeşidir, olay basit sadece yarışın ve yarış sırasında arabanızın havaya uçmamasına dikkat edin. Senaryo yarışları için değil fakat yan görev olan yarışlar için güzel bir taktik vereyim size. Eğer yarışa başlamadan önce arabanızdan inip tüm yarışçılara silah doğrultursanız, arabalrından inecekler ve böylece siz de tek kişilik yarışınızın tadını çıkaracaksınız.

d. Freeplay hedefler:

Bunları yapıp yapmamak sizin elinizde, yaparsanız Contraband kazanırsınız ve sizin açınızdan iyi olur. Freeplay adından da belli olduğu üzere serbestçe yapılıyor. Temel mantık Paris'teki Alman generalleri indirmek, Kule ve spotları yıkmak, zırhlı birlikleri ve uçaksavar- tanksavarları havaya uçurmak, rampalardan araba ile uçmak, oyunda manzara noktalarını bulmak. Resistance kutularını kırıp içlerindeki Contraband'ı almak. Tabi şehirde çok sayıda freeplay hedefi var. Ama Satıcılardan uygun fiyatlara Freeplay haritalarını satın almanız mümkün.


3. Satıcılar

O kadar silahı sokaktan toplayacağınızı düşünmediniz umarım. Elbette her open-world oyunda olduğu gibi saboteur'de de satıcılar var, Satıcılardan tabanca, tüfek, sniper, otomatik tüfek, shotgun, el bombası, dynamite, bazuka vb... birçok silah mümkün. Silahlar da kendi içlerinde çeşitleniyor. Bir "Saboteur" olarak kullanmamız için birkaç susturuculu silahı da oyuna eklemeyi unutmamışlar. Satıcılar bununla da kalmıyor. Aynı zamanda işinize yarayacak çeşitli haritalar, hem kendiniz hem de Resistance için genel upgrade'ler de buradan yapılıyor. Hatta Satıcıların da işbirliği içinde olduğu garajlar var. Bu garajlara çaldığınız her aracı (zırhlılar da buna dahil) koyabilirsiniz. Araçları tamir ettirebilir, veya upgrade edebilirsiniz.


4. Resistance
O kadar aksiyona tek başınıza girmeniz kolay değil, siz savaşırken direniş kuvvetlerinin de elleri armut toplamayacak. Peşinize düşen asker sayısı çok arttığında zaman gelecek araba ile kaçarak veya binaların tepesinde bir saklanma noktasına girerek kurtulma şansınız olmadığında (büyük ihtimalle Alarm 3-4 olana kadar bu tür sorunları yaşamazsınız) bir direniş bölgesinde arkadaşlarınızla omuz omuza savaşarak düşmanı püskürtebilir ve aranma seviyenizi sıfırlayabilirsiniz.
Emin olun direniş bölgeleri her zaman en iyi kaçış noktasıdır.
5. Araçlar.
Oyunda birçok arabayı ve zırhlı aracı kullanmanız mümkün, hatta bu araçları garajlarınıza koyup depolayabilirsiniz. Eğer bir SS veya gestapo aracı yakalarsanız, büyük ihtimalle bu araç silahlıdır ve silahlarından da faydalanabilirsiniz. Aracınızı garajdan çıkardıktan sonra tekrar garaja getirme zorunluluğunuz yok. İstediğiniz yerde bırakın, her zaman garajınızda bulmanız mümkün olacaktır. Bunlar sadece sizin yönetebildiğiniz araçlar, oyun sırasında birkaç kez zepline binecek ve bolca zeplin düşüreceksiniz.
6. Biri sessizlikten mi bahsetti?
"Saboteur" olmanın birinci kuralı işlerinizi sessizce halledebilmektir. Saboteur'de mesleğin bu kısmını bir open-world için fazlasıyla icra ediyorsunuz. Çoğu kişi oyunun sessizlik, pusma, sızma unsurlarının eksik olduğunu söylüyor fakat open-world bir oyunda Hitman'in yapabildiği birçok şeyi yapabiliyorsak, ben bu oyuna laf ettirmem. Temizlediğimiz her düşman askerinin kıyafetini giymemiz mümkün, fakat düşman bölgesine sızmayı düşünüyorsanız, kıyafetini alacağınız kişiyi yakın dövüşle, veya sessiz bir takedown ile halletmeniz gerekiyor. Çünkü kurşun izleri kıyafeti kullanılmaz hale getiriyor. Oyunu bir süre oynadıktan sonra bu konuda profesyonelleşeceksiniz ve açılan "Perk"ler işinizi kolaylaştıracak.
7. Perk
Sistemi
Oynanış süresini uzatmak için kullanılan en güzel yöntem oyuna bir takım geliştirilenilir yetenekler koymak ve bunları geliştirmek için ayrı görevler koymaktır. Perk sistemi sayesinde havaya uçurma, yakın dövüş, silah kullanımı, araba sürme, sessiz ölümler vb... çoğu konuda kendinizi geliştirebileceksiniz.
8. Paris
Oyunu oynamak için diğer sebeplerden biri de atmosfer elbette. Paris'te araba kullanırken radyoda çalan harika müzikler, Paris şehrinin harika manzaraları, ziyaret edilebilecek çok sayıda mekan ve tüm bunların yanında ünlü Fransız kadınları ile Paris tamamen bizim elimizde. Yalnız ufak bir sorun var. Paris'te Alman kontroli altında olan yerler siyah beyaz, sadece insanların gözleri, sokak lambaları, kan nazi bayrakları, patlamalar vb... çeşitli şeyler Sin City tarzı renklendirilmiş. buraları renklendirmek istiyorsanız düşmandan arındırmanız gerekiyor. Yani şehri renklendirmek için bolca kırmızı kullanacağız. Bunun dışında yapabileceğiniz son bir şey daha var. 25 contraband karşılığında, Paris'te bir bardaki gizli bölmeden girerek kumar oynayabilirsiniz. Ya da boş zamanınızı maymun gibi binalara tırmanarak geçirebilirsiniz ki oyun bu konuda Assasin's Creed'i aratmıyor, çok eğlenceli, şiddetle tavsiye edilir.

Artılar: Müthiş Paris Atmosferi, Sin City tarzı renklendirme, Sürükleyici senaryo, Çoğu open-world oyuna göre daha uzun süre oynanabilirlik, Perk sistemi, binalara tırmanmak.
Eksiler: Bazı yerlerde rahatsız edici olmasa da grafik hataları görmek mümkün, silahlı çatışmalar ve yakın dövüşler daha iyi olabilirdi, patlamalara yeterli özen gösterilmemiş.

Son Olarak: Saboteur'ü oynarken bekledğimden çok eğlendim, emin olun oyun sadece reklam değil, vaadettiği her şeyi tam anlamıyla sunuyor. Rahat 1 hafta ayırabileceğiniz eğlenceli bir oyun.

Editör Puanı: 8.0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder